15 Ekim 2025, Çarşamba
01:10

Şimdi bize biraz daha dezenfektan lazım…

Şimdi bize biraz daha dezenfektan lazım…

Hakan Dikmen Yazdı...

Şimdi bize biraz daha dezenfektan lazım… 
Oldum olası sağlık işinden hoşlanmışımdır. 
İçerisinde olmamdan gerek, bende bir alışkanlık haline geldi mikroplarla uğraşmak. Nerede bir mikrop görsem hemen yok edesim geliyor ve efferim bene ki, genellikle de başarılı oluyorum da…
Kimi zaman dezenfektan kullanarak, yarım ağız içeren bir baş selamıyla elimi dahi değdirmeden bertaraf ediyorum, kimi zaman meşhur “Türk Filmleri”mizin senaryolarında olan “nolamaz köör oldum” numarasına başvurup görmezden geliyorum, Rabbimin sevdiği kulu olmam hasebiyle bazen de gerçekten görmüyorum. Bir sis perdesi iniyor yanı başıma ve mikrop yuvasının içerisinden görünmez bir şekilde geçip gidiyorum. 
Onlar rahat, ben rahat.   
Kimi zaman savunma mekanizmamda insanlığımın vermiş olduğu zayıflıktan dolayı kayıtsız kaldığım ve çaresiz hissettiğimde basıyorum katı açılmamış en hasından küfürlerimi; içerimdeki insanlığımdan utanırcasına.
Gerçi o mikroplara az, farkındayım ama ben insanım; sıkıntı orada…
Aramızda yaşamalarından dolayı bağışıklık kazanmış olmamız, onların mikrop olma gerçeğini değiştirmediğinin ben farkındayım da; maalesef, onlar değiller.
Ama yapacak bir şey yok.
O kadar çoklar ki sonunda ya bizde mikrop olup çıkacağız ya da bizde mikropluğu hoş görüp ortamlarına ayak uyduracağız.
Belki o zaman biz de birilerimize hediye, plaket ve teşekkür belgesi veririz ne bileyim. Sözüm ona yalancıktan mikropluğumuzun gündeminde kalabilmek açısından, kendi aramızda mıllik tutar ve birilerini ikna (!) edip kandırarak arafalık misali topladığımız hedayeleri yine o hedaye senin, bu hedaye benim dercesine paylaşır, unutulmuş olan kendimizi hatırlatırız.
Kusmamak için kendimi zor tutuyorum.
Katı açılmamış olsa da küfür bu aşamada para etmiyor. 
Kör olmak ise çare değil. 
Asıl zor olan şey ise namus edebiyatını yapanların, namussuz oluşu iyi mi?
Bize yine hasret, bize yine dezenfektan düştü.
Yalancıktan gülücük mimiği dağıtmaktan sinirlerimin başı dönmüş durumda, dudaklarım sırıtma modunda takıldı kaldı, bazen ben bile kendimin gerçek halini merak eder oldum. 
Gerçek dost mu?
Onları gördüğümüzde gözlerimizden ufka dalan bakışlarımızdaki ışığın sıcaklığı kendini belli ediyor. 
Hemen bir ileti gönderiyoruz, hemi de mikropların ki gibi sahte ve rol kokmayan bir biçimde;  canımızın içinden doğan, telepati yöntemiyle. Yalın ve samimi bir muhabbet diyarından, gönül birliği etmiş sımsıcak yüreklere. 
Yanında da menfaatsiz kucak dolusu selamlarımızla birlikte! 
Mikroplar mı?
Sıkıntı yok, çaresini buldum nasıl olsa.
Şimdi bize biraz daha dezenfektan lazım… 
Ya da,
Ya da başka çare yok yine “nolamaz, nolamaz kööör oldum” deyip ellerimizi ileriye havaya kaldıracağız….
Uzman Gazeteci Yazar
Hakan Dikmen